17 Nisan 2016 Pazar

Tahinli Kurabiye


Blogumu ilk açtığım zamanlardı... O zamanlar bir yandan bildiğim bütün tarifleri biran önce paylaşarak blogumu her gün güncellemeyle çalışıyorum bir yandan da yeni neler öğrenebilirim diye sürekli internette tarif arayıp deniyordum :)) 
İşte o günlerde bir Tahinli Kurabiye furyası vardı ben de internetten öğrenmiş sık sık yapıyordum. Zamanla hamur işleriyle arama mesafe koymaya çalışınca unutur oldum. Geçtiğimiz günlerde bir misafirimiz gelecekti baktım evde de kavonoz dibinde kalmış tahin var değerlendiriyim dedim ve tekrar yaptım. 
Kesinlikle mükemmel bir lezzet misafire yaptım ama biz yedik :))) Hatta duramadım iki gün sonra tekrar yaptım o tepsiyi de bitirdik. 
Yani anlıycanız yedikce yediren, ağızda dağılan kıyır kıyır bir lezzet. 

Malzemeler:
  • 1 su bardağı sıvıyağ
  • 1 çay bardağı tahin
  • 1 su bardağı pudra şekeri
  • 1 pkt kabartma tozu
  • 1 pkt vanilya
  • 3 - 4 su bardağı un
  • Fındık (İsteğe bağlı)
Yapılışı: 

Sıvıyağ ( ben zeytinyağ kullanıyorum), tahin ve pudra şekeri iyice karıştırılır. Ardından yavaş yavaş un ve beraberinde vanilya ve kabartma tozu ilave edilerek kulak memesi yumuşaklığında bir hamur elde edilir. Unun cinsine göre 3- 4 bardak civarında un alıyor. Hamur 5 - 6 dak. yoğrulup ceviz büyüklüğünde parçalar koparılarak yuvarlanır ve yağlı kağıt serilmiş tepsiye dizilir. İsterseniz üzerlerine birer tane fındık yatırabilirsiniz. Yoksa şart değil. 

Önceden ısıtılmış 180 der. fırında kurabiyeler çatlayana kadar pişirilir. Kurabiyelerimiz kesinlikle beyaz kalacak ve derin çatlaklar oluşunca hemen fırından çıkarılacsk tepside kendi sıcaklığıyla dinlendirilecek. Fırında uzun süre kalırsa kurur ve sert olur. 

Kurabiyemiz dinlenirken yanına güzel bir çay demleyin:)

Afiyet Olsun.




16 Nisan 2016 Cumartesi

Nişan, Düğün, Çeyiz, Evlilik Hazırlıkları


Geçtiğimiz günlerde nişanlı olduğunu bildiğim, tanıdık bir genç kızcağıza rastladım. Oradan buradan konuşurken asker olan nişanlısının düğün masraflarını kolay ödemek için doğuya tayin istiyeceğinden, doğuda görevli olursa maaşının biraz daha fazla olacağından bahsetti. Çok samimi olmadığımız için öğüt vermeye cesaret edemedim ama şakaya getirip
--"Amam ha, çocuğu çok borca sokma yazık" diyebildim. 

Hali hazırda, ekonomik olarak orta ya da ortanın altında bir gelirle idare eden bir ailenin kızı olan gelin hanım
--" Ben bilmem vallaha, o zaman evlenecem diye kalkışmıyacaktı" diye bir cevap verince oldukça şaşırdım. Evet şaşırdım ama belli etmemeye dikkat ederek "
--"canım o zaman ömür boyu eşya borcu ödersiniz " dedim. gülümsemeye çalışarak. Sonra gelin hanım
--"bir kere evleniyoruz, herşeyin en iyisini istiyorum, gerçi nişanlım 'tayin olacaz, eşya ordan oraya taşınacak en iyisine gerek yok, iyisi olsun yeter' diyo ama ben yine de içime sinsin istiyorum, sonuçta bir defa evleniyoruz , her zaman eşya almıyoruz" dedi.

Baktım halden anlayacak birşey değil hiç üstelemedim. İcimden üzüldüm, "yazık" dedim. "Yazık... bu da onlardan... bu da mutluluğu son model eşyada, çul da çaputta arayanlardan.. bu da yangından mal kaçırmanın hesabında olanlardan...  bu da şimdi ne aldırırsam kârdır yanılgısına düşenlerden... bu da akrabaya, eşe-dosta nispet yapmaya çalışanlardan... bu da evliliği eşya alıp, gelinlik giymekten ibaret sananlardan... bu da....

Gözümün önünden sülalece çeyiz alışverişine çıkıp çılgınca alışveriş yapan soyucular... Eşya tamamlanmadı diye çocuklarını iki sene nişanlı tutan sözde ana babalar... Filancadan benim kızımın/oğlumun neyi eksik herşey tam olmalı diye borç batağına giren akılsızlar... Nişanın, düğünün ennn görkemlisini mutluluğun anahtarı olarak düşünen zavallılar... Düğün gibi nişan, kına gecesi tertip edip fuzuli para harcamayı adet sayan görgüsüzler... Bir de bütün bunlara rağmen evliliğini sürdürmeyen doyumsuzlar... vs geldi geçti.

Aklıma kendi evlendiğim zaman geldi, ailemin tek çocugu olmama ve bazı akrabaların "olurmu öyle şey..." diye aklımı kurcalamaya çalışmalarına rağmen ve eşimin de ailemin de durumu uygunken düğün istemeyip nikahı yeterli gördüğüm, eşyada olsun, gelinlik vb. düğün ihtiyaçlarında olsun en makulünü tercih ettiğim, nikah hediyeliklerinin bile hazırlarını pahalı bulup "ben kendim yapıcam" diye  nişanlıma kumaş,  kurdale ve lavanta aldırarak dörtte biri fiyatına lavanta keseleri diktiğim..... ve daha birçok şey gözümün önünden geçti. Bütün bunların sonunda kârlı çıkanın kendim olduğum, tek kuruş borcumuz olmadan evlenip üzerine de hatırı sayılır bir miktar paramızın kaldığı... bir bir gözümün önünden gecti.... Ve kendinle birkez daha gurur duydum.

O kızcağız ve onun gibi birçok gelin adaylarına bir kez daha üzüldüm, acıdım. Yazık... 

Ve aklıma Hz .Fatıma geldi... Peygamber Efendimizin gonca gülünün çeyizi geldi... Hz. Ali Efendimiz geldi.... bir kez daha üzüldüm.