3 Nisan 2015 Cuma

Sütlü Kahve Hikayesi...


Küçük yaşta yetim kalmış bir şehit çocuğuydu dedem :(  Babası harpte şehit düştüğünde henüz beş yaşındaymış, zamanın zor şartlarında dul kalan annesi evlenince O, küçücük yaşta gurbetle tanışmış :( Dedem ilk olarak devlet himayesinde Ankara'da yatılı bir okula yerleştirilmiş diğer şehit yetimleri gibi :( ancak daha sonra devletin imkanları elvermeyince okul kapatılmış ve minik yetim yavrular da memleketlerine geri gönderilmiş bu esnada dedem bir süre Ankara'da dayısında kalmış sonra Ankara'nın eski yerlilerinden Solfasıl'lı esnaf bir aile yetiştirmek üzere dedemi himayelerine almış, kısa bir süre de onların yanında kalsa da ana hasreti ağır basmış memlekete geri dönmüş ... sonra rüzgar nereye eserse... lokmasını nerede bulduysa orada geçirmiş gününü dedem :( 
Aynı babadan başka kardeşi yokmuş :( daha sonra kardeşleri olsa da yetimliğin ve tek çocuk olmanın yalnızlığını hep hisseder zaman zaman da dile getirirdi... '' ben tek çocuktum, çok yalnızlık çektim onun için 'bir olsunlar' 'birlik olsunlar' diye yedi tane çocuk yaptık'' derdi, biraz da hüzün ve serzenişle... ardından da ''offf... offf... iyimi ettik kötümü ettik bilmiyorum'' demeden bitirmezdi lafını :( 

Geçmişteki yalnızlık duygusunu bastırmak istediğinden miydi yoksa Anadolu insanı olmanın verdiği bir misafirperverlik miydi bilemiyorum rahmetli dedem misafiri çok severdi :) muhitin eskilerinden olması sebebiyle ahbabı, eşi , dostu , tanıdığı  pek çoktu :) ''Boyacı Yusuf'' dedin mi tanımayan olmazdı dedemi :) Mahallenin hemen başında, sokağın köşesinde olan evlerinde daima balkonda ya da bahçede, mevsim kış ise camın önünde oturur yoldan gelip geçen ahbaplarına 'gelin bi sütlü kahve içelim' diye seslenirdi :) adeta zorla yolundan çevirirdi insanları :)))
Gelen giden hiç eksik olmazdı evlerinden :) Zaten başka şansları da yoktu :)) Boyacı Yusuf ısrarla davet etmişti bir kere :) Bunların arasında benim hatırladığım Sütçü Emine teyze, Hacıbektaşlı İbrahim amca ve hanımı Latife Teyze, ismini bilmediğim 'Savcı' amca, Kürt Melek denilen Sivas Zara'lı Melek teyze en sık gelenlerdendi... şimdi nereden de aklıma geldiler bilemiyorum ama galiba Rahmet istediler....bildiğim kadarıyla hepsi Allah'ın Rahmetine kavuştular :(

Neyse... :(  anılarıma devam ediyim :)

Dedem tüm içtenliğiyle ve adeta tüm mahalle sesini duyarcasına ahbaplarını sokağın başında görür görmez yerinden kalkar, kendini göstermek için de elini hatta tüm bedenini sallayarak :)))) ''hoooooo ... filanca ( Ahmet, Mehmet... ismi her ne ise ) diye seslenir :))) gel bi sütlü kahve içelim derdi :) Olumlu cevap aldıysa sevinçle içeri döner, sesini tüm mahalle duymasına rağmen, sanki babannem duymamış gibi :)) ''Nevriye falanca geçiyodu, gel bi sütlü kahve içelim dedim,. geliyo, sen kahveyi hazırla'' derdi :))) babannem de dedem gibi misafiri çok sevse de bazen ev hali... yetiştirmesi gereken  yemekti.. bulaşıktı..vs. işleri olduğunda kızar :)) dedeme belli etmemeye çalışır ama arkasından gizli gizli söylenir dururdu :))) ''yahu bu adam da her geçeni yoldan zorunan çeviriyo, bırak gitsin nereye gidicağse... hiç ev de işmi var güç mü var diye düşünmüyo'' derdi :)) Amaaa misafir de kapıdan içeri girince hemen yüzünde güller açar, sanki kırk yıllık yoldan beklediği bir misafirmiş gibi hürmet ederdi :) 

Davetine icabet edenler için babannemle hemen mutfağa girer sütlü kahvelerini hazırlardık Babannem her seferinde sanki o eve ilk defa o gün gelmişim gibi bana kahvenin, cezvenin, bardakların yerini tarif eder, gülerek ''babanne biliyorum'' diyince de '' hee canım bilmez değilsin ya söylüyom işte'' der kendide gülerdi :))) Sonra duramaz, sütlü kahveyi sanki ilk defa o gün yapıyormuşum gibi tarif ederdi :)))) ''kahveyi az koy gurban olduğum'' derdi :)) Ocağın altını da iyice kıs, usul usul pişsin, öyle iyi olur derdi :))) O zamanlar kahveye kıyamadığını düşünürdüm  taaaa ki kendime şöyle bol kahveli bir sütlü kahve yapıyım diyip de 1 bardak süte 1 çorba kaşığı kahve ilave edene kadar... Meğer babannem haklıymış Sütlü kahveye konulan kahve Türk Kahvesi olduğundan çay kaşığının ucuyla koymak kafiymiş.

Bu arada sütlü kahveyi ince belli çay bardağında ikram ederdik...
Öylesi kararında ve şık olanıydı ...Çoğu zaman vitrindeki nadide parçalar çıkarılır :) ''gızım bi bak, bardağın kırığı neyi olur, adamların ağzına batar da ayıp olur'' derdi rahmetli... :))) 
Elinden geldiğince sütlü kahveyi yalnız ikram etmemeye çalışır, kahve pişerken bir yandan dolapların kıyısını bucağını kurcalar :)))  özenle diktiği bez torbalarını üşenmeden tek tek açar, daha önceden misafir için kenara köşeye sakladığı lokum, fındık, fıstık, yemiş ne varsa bulup buluşturup, yanına koyup öyle ikram etmek isterdi :)))

Bu akşam, geçmişten kalan, bu gülümseten biraz da hüzünlü hatıalar eşliğinde babannemin dediği gibi, kahvesini az koyarak, bir sütlü kahve yaptım... onların hatırasına içtim... Rahmetle andım :( 

Sizde ruhlarına bir Fatiha okursanız ne mutlu bana...
Bol keyifli ve dostlarla içilen Sütlü Kahveleriniz olsun ... Esen kalın...


4 yorum:

  1. Çok zarif bir hikaye :) Hani derler ya, ölmüşlerinizin canına değsin diye, işte öyle. Ruhları şad olsun :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim, o sizin zerafetiniz, beğeninizi iletmenize çok sevindim.
      Amin, Allah razı olsun.

      Sil
  2. Rabbim tüm geçmişlerimize rahmet eylesin. Fatiha'mızı yolladık. Naif bir hikaye.:) en kısa zamanda ben de sütlü kahve yapmayı denerim inşallah

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Amin. Allah Razı Olsun. Hikayemi de beğenmenize çok sevindim :)

      Sil

Beni Begeniyür Müsünüz ??? :))